Çarşamba, Nisan 30

all by myself..



desideroyu baloma dawet ettim, gelecekti.. nası hayaller kurmuştum.. manzarası süper diolardı kıyafetim rüya gibi olacak ztn, onla başbaşa fotoğraflar şarkılar herşey.. öyle güzeldi ki.. ok dedi bi hafta snr aradı sana kötü bi hbrm war dedi hayırdır dedim baloya katılamıcam dedi nie dedim sewgilim izin wermio dedi..

beynimden wuruldum sanki.. hepsi yıkıldı birden, hayaller, isteklerim.. üstüne bi de arsız arsız sewgili yaptm dedi.. haftalarca dediler gibi ağladım.. öyle canım yandı ki baloya gitmicem hiçbişey yapmıcam die geziodum.. yolun ortasında ağlamaya başlıodum, çok kötüydü..

bu ayın başında biay oldu işte nerdeyse bu olalı.. herşeyimin, hewesimin, mezuniyetimin, balomun, hayallerimin bianda tek kelimeyle herşeyin içine etti.. neler hayal etmiştim oysa.. beni ewden alışı, ilk görüşü, ilk dansımız, o balkonda başbaşa fotoğraf çekimimiz en ufak ayrıntısına kdr.. bi demiri dağlayıp sapladı sanki..

bi koşturmacaya bıraktım kendimi, ondan ona ondan ona.. düşünmek için ufacık zmnım kalsın istemiyrm çünkü bian boş kalsam tekrar tekrar o tel konuşmasını yapıyrm beynimde, tekrar tekrar yıkılıo hayal ettiğim herşey en başından..

bgn kıyafetim belli olunca yüreğim buruldu.. çok buruk bi mutluluktu.. düşündüm o an.. o olsaydı bile bnm o geceki halimi haketmio olacaktı.. onun için çok çok fazla olacaktım ama yanımda tek istediğim oydu.. bzmkiler kızıo yazık değil mi kendine, o sana göre mi, nie harcıosun kendini die ama onlar anlamıo.. hayallerimde sdc o olunca yüzüm gülüodu.. bgn düşününce kendimi o balkonda, hayal ettiğim kıyafette, hayal ettiğim manzara karşısında.. yanımda kimi götürmüş olursam olayım yine de tek olacam.. we geriye dönüp baktığımda mezuniyetim, diploma törenim, balom.. bana hep onun eksikliğini hatırlatacak.. o yüzden korkuyrm brz.. öyle boş gelio ki artık hepsi.. ben belki biri eserse kafama çağırırım o gece eğlenebileceğim çift gibi değil, gerçekten eğlenebileceğim.. fotoğraflra bakınca hatırlamak istediğim, yanımda görünce abi süperdi diyeceğim, her dans edene bakıp desidero olsaydı şimdi die okdr saat geçirmek istemiyrm ben.. onla olma şansını kaybettiğim gibi, ona da o gece bnm yanımda olma şansını kaybettirecem, yoruldum artık.. usandım.. herkese hakettiği..

dayanamıyrm bzn.. boğulacak gibi oluyrm nefes alamıyrm ama snr diyrm o sewgilisiyle bu güzelm baharda sürterken, ben kim için ömrümün bi baharını daha harcıyrm ama çok zor biliomsn.. unutmuşum bu duyguyu, göğsümün üstüne yük koyuyolar sanki.. nefes alamıyrm kimi zmn.. nası geçiodu diyrm bzn, nası aşmışım die düşünüyrm ama inan bilmiyrm..bana dediki:
-değişen ne war.. sen hala ufaklığımsn bnm, sdc beklemediğin bişey duyduğun için bukdr tepki gösteriosun..
brz durulup düşünmeye başladığında aslında hiçbişeyin deişmediğini göreceksin.. bağırdım küfrettim teli kapadım yüzüne, snr sakinleştim, inkar ettim, kabul etmedim.. onu kaybetmek istemedim, kendimi kandırmaya çok çalıştım, ne ben onun ne o bnm sewgilimdi doğru dio ne değişti dedim.. snr değişti ama hayatımdan çıkmak zrnda değil, hala birlikte takılabiliriz dedim.. snr bi anda onu istemiyrm demeye başladım.. ogünden beri bidaha görüşedik ztn.. almanyada, bu ay hep ankara dışında olacak.. ama artık ne istediğimi düşündüğümü hissettiğimi bilmiyrm, ne yapacağımı.. neyin doğru olduğunu.. sdc canım yanıo.. herşeyin içine etti.. yazacak kdr bile gücüm yoktu.. bgn o elbisenin heyecanıyla brz kendimi ii hissettim yazmaya başladım ama inan her kelimede canım parmaklarımdan çıkıo sanki gözyaşlarımla brz daha akıp gidio.. ağlamaktan halim kalmadı.. ilk hafta dersin ortasında ağlamaya başlayıp sınıftan çıkıodum.. bi sene, dile kolay.. hayatımın parçası değil tüm hayatım o olmuş bianda.. hiç uyarı olmadan, "yıllık yazını mail attım canım" demesini beklerken sewgilim baloya gelmeme izin wermio dedi.. kağıda bile yazamıyrm, yazıp yırtıp atamıyrm oraya yazınca kanıt gibi sanki.. sanki yazınca gerçek olcak.. alıodum mendilimi giriodum yatağa, gizli gizli ağlıodum, öyle sızıp kalıodum.. bi hafta boyunca her uyandığımda kabus sandm tüm hepsini..

nie hayatımda kimseyi istemediğimi hatırlattı bana.. nie kaçtığımı, nie korktuğumu.. hala çok kırgınım.. tüm bu koşturmaca, telaş.. hepsi kaçış aslında. inkar.. bunu bilerek yapmak, etkisini azaltıo ama başka bi yol bulamadım.. deli gibi bisiklet aradım, bi bisiklet bulsam birinden bi haftalığına, her beynime hücum ettiğinde atlasam bisiklete, bi yokuşa çıksam ordan bıraksam kendimi.. o hızda, o rüzgar her çarptığında ondan bişeyleri alıp götürse die.. bisiklet de bulamadım.. başka da hiçbişey yapmak istemiodum.. hala istemiyrm.. hala da arıyrm bisiklet.. batıl bi inanç gibi.. sanki o rüzgarım olmadan onu atamıcam üstümden.. btn msjlarını ona yazdıklarımı sildim telden bomboş oldu telim.. okdr rahatsz oldum ki msj kutum haykırıodu sanki artık o yok we bak işte hayatın bundan snr yine bukdr boş die, teli attım bi süre..

nekdr daha dayanacağımı bilmiyrm gözlerimi kulaklarımı kapamış lalalalal die bağırıp bana onu söyleyen gösteren hatırlatan herşeyi görmezden duymazdan geliyrm ama almanyadan dönünce telimde tekrar adı numarası, bölümde sınıftan çıktığımda ya da kantinden bilardo oynarken karşıma çıktığında bianda.. hiçbiri olmadıysa da o elbisemi giydiğimde hazırlandığın her saniye.. orda geçirdiğim zmnlar.. nekdr duymazdan görmezden gelsem de hep onu görcem.. amfide sunum yapıodum 2 gün snrsında tel konuşmasının, biara amfiye baktım işte göz teması kurayım hocalarla ws die, önümde boş bi koltuk wardı, bian orda oturuo sandım susup kaldım.. kafam bomboş oldu, konuşamadım, slaytlara bakıyrm ama ne bunlar diyrm.. amfidekilere bakıyrm, bukdr insan nie bana bakıo, nie burdayım, ben ne anlatıyrm die öyle tuhaf bi duyguydu ki.. bikere orta okulda başımın üstüne düşmüştüm.. 1 dk boyunca ne duydum, ne kimseyi tanıdım.. bağırıomuşum sesimi duyayım die ama sesim çıkmıo sanıomuşum.. meğer kulağım duymuomuş öyle korkunç bi bilinmezlikti ki ya nası anlatayım kendini dışardan izlemek gibi.. bian kafam öyle bomboş oldu, bağırıp anfiden kaçasım geldi.. hocalar arada yorum yaptı felan, baktılar bana bişeyler oluo zmn tanıdı ali baba, sunumu yarısında bitirdim.. çıktım snr we dedim kendime değiyomu buna die.. ondn snr brz olsun çabaladım, hiçbişey yapamıosam en azından arkama bakmadan kaçarım dedim.. başladım koşmaya.. yorulup durakladığımda yakalanıyrm böyle işte ama gözyaşlarımı silip derin nefes aldıktn snr tekrar koşuyrm.. kimse anlamaz.. değmez şu bu bende biliyrm ne pislik olduğunu ama yapamıyrm işte.. diyrm ya dağladı resmen..

yıllık yazılarının teslimiydi o gece.. o yüzden sataşıodm yolla artık die, sewgili yapığı hbrini aldm yazının yerine.. herkesin yazısını da o geceye bırakmıştım.. ağlaya ağlaya sbha kdr yıllık yazılarını yazdım.. herşeyimin içine etti şerefsiz ibne.. sanki o yıllığı aldığımda bunları hatırlamayacakmym.. hiç mi düşünmedi neyaptım ben ona bukdrını hakedecek.. harbi bi kawga ettiğimiz bi gecenin ertesi günü msjlaşmştık.. delirtmştm onu ama cwp olarak-ben seni böyle sewiyrm ne yaparsan yap seni sewiyrm demişti.. ibne ardından sewgili yaptı..

çok koydu bgn o elbiseleri seçerkn, çok hissettim yokluğunu.. olsaydı arardım, yine karşısında ufacık olur heyecanla elbisemi anlatır, balo gecesinin hayalini kurardık birlikte dedim.. çok yalnız hissettim, sanki yine yeni yaşadım.. canım çok yanıo.. çok sewiodum onu.. alıştm felan da arada böyle takatim kesilio, dizlerim kırılıo, kalıyrm onca yükün altında.. ağlayıp sızlayıp brz rahatlıyrm, snr tekrar yüklenip dwm ediyrm.. nekdr daha giderim bilmiyrm.. diziler, filmler, dersler ws biyere kdr.. göğsümde ağırlık war sanki hani şöyle derin bi nefes alıp, btn hawayı içime çekip, göğsümü olabildiğince şişirip nefes alamıyrm hep yrm kalıo..

Salı, Nisan 22

Nergis

"Neyi arıyorsan sen O'sun" der Mevlana...
Zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan aşık...
Elinden tuttuğumuz her sevgili, bizi sü­rükleyip, kendi iç dünyamızın derinliklerinde bir keşif gezisine çıkarır.
Her ilişki, benliğimizde bir kazıdır aslın­da, her sevda ruhumuzun bir başka yüzü...
Her aşkta kendimizi ararız; o yüzden bulduklarımız, benzerlerimizdir.
Resimlerini yanyana koyun sevdiklerini­zin ve dikkatle bakın yüzlerine, onların suretlerinden kendi yüzünüz bakacaktır size...
Aşk denilen kaleydoskobun buzlucamına gözünüzü dayadığınızda, binbir camın rengarenk ışıklar saçarak döndüğünü ve her seferinde bambaşka şekiller ördüğü­nü görürsünüz. Her camda, farklı bir ren­giniz vardır; her şekilde sizden bir parça...
Aşklarınız hülasanızdır.
Sevdiğiniz her adam, beğendiğiniz her kadın, farklı ruh hallerinizi ele verir; arada bir çevirdiniz mi kaleydoskobu, cam par­çalar yer değiştirip yeni şekiller alır; hepsi siz...
Sevgilinizin gözlerindeki dolunay, sizde­ki ışığın yansımasıdır aslında; dilindeki si­zin ilhamınız, tenindeki sizin ısınız...
Yoksa hâlâ bir sevdiceğiniz, o henüz kendinizi bulamadığınızdandır...

* * *


Aşk, narsizmdir.
Kendimiziz her aşkta arayıp durduğu­muz, peşinde olduğumuz...
Bir omza sığınmanın şefkatinde de, bir göğsü dişlemenin şehvetinde de kendimize açılan kapılar var.
Sevda, çevrildikçe içimizin farklı ışıkları­nı yakan eğlenceli bir kaleydoskop gibi başımızı döndürüyor.
Ve biz, hep baharı takip ederek dünyayı gezen bir gezgin gibi içimizdeki eski baharları arıyoruz.

* * *

Narcissus'u bilirsiniz:
Öyle heybetli ve güzelmiş ki, bakmaya doyamazmış kendine... Gün boyu ayna karşısına geçip kara gözlerini, incecik burnunu, dar kalçalarını, kıvırcık saçlarını seyredermiş hayran hayran... Bir gün ır­mak kenarında gezinirken, sudaki yansımasına ilişmiş gözü... uzanıp, iyice bak­mak istemiş. Tam gördüğünde kendini, dengesini kaybedip düşüvermiş ırmağa, kapılıp gitmiş suya...
Yeryüzünün en güzel insanının öldüğü­nü duyan Tanrı, unutulmaması için O'nu her bahar açan güzel kokulu bir çiçeğe dönüştürmüş.
Narcissus, nergis olmuş.

* * *

Kıssadan hisse, benden size tavsiye, ta­ze bir nergis verin bugün sevgilinize...
Sonra da, nerede baharsa mevsim, ro­tasını oraya çevirip içindeki eski baharla­ra koşan bir gezgin gibi "Bahar getirdim sana" deyin, baharın elinizde olduğunu unutmadan...
Gözlerinizdeki ırmağa baktığınızda kendinizi göreceksiniz; dikkat edin de hayran olup düşmeyin!
Düşüp bahar kokulu bir çiçeğe dönüşmeyin...

Pazar, Nisan 20

keşke..

Teypte eski bir Cohen şarkısı: 'Yolumu gözleyen bir kadını terk ettim / karşılaştık bir süre sonra /'Gözlerinin feri sönmüş' dedi bana: / 'Aşkım, ne oldu sana? '/Böyle gerçeği söyleyince / ben de doğru söylemeye çalıştım ona /'Senin güzelliğine ne olduysa' dedim, / 'benim gözlerime de o oldu'.

8 - 10 dizeye sıkışmış hazin bir aşk hikayesi... Buruk; kırılmış oyuncaklar kadar... Ve yenik; 'keşke'li cümleler gibi... Bu sözcüğü kaç konuşmanızın başına eklemişseniz onca ıskalamışsınızdır hayatı... Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, 'keşke', onun güzüne denk gelir. Hepten vazgeçmek için erkendir, telafi etmek için geç... Mağlubiyetin takısıdır 'keşke'... Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır. Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, göz yumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir. Feri sönmüş bir çift gözde ya da yitip gitmiş bir güzelliğin ardından iç çekişte... 'Yolunu gözlemeseydim', 'öyle demeseydim', 'terk edip gitmeseydim', 'en güzel yıllarımı vermeseydim' diye diye sızlanır gider.


Keşke'nin panzehiri 'iyi ki'dir. İlki ne kadar pısırıksa, ikinci o denli yiğittir. 'Keşke', çoğunlukla bir 'ahh' la kopup gelir ciğerden... esefler, hayıflanmalar, yerinmeler sürükler peşinden... 'İyi ki' ise, muzaffer bir 'ohh'la büyür; cüretiyle övünür. 'Keşke'li cümlelerde nasıl yaşanmamışlığın, yarım kalmışlığın o ezik tuzu kuruluğu varsa, 'iyi ki'lilerde de göze alabilmişliğin, riske girebilmişliğin, tadına varabilmişliğin mağrur yaraları kanar. Okulu hiç kırmamışsınızdır, sinemada öpüşmemişsinizdir; dokundurtmamışsınızdır kendinize, bir kez olsun gemileri yakmamışsınızdır. Konuşmanız gerektiğinde susmuş, koşacağınız zaman durmuş, sarılacağınız yerde kopmuşsunuzdur. Bir insana, bir işe, bir davaya ömrünüzü adamışsınızdır. O insanın, o işin, o davanın, bunu hak etmediğini sezmenin hayal kırıklığındadır 'keşke'... 'Şimdiki aklım olsaydı' dövünmesindedir. Geriye dönüp baktığınızda, ayıplara, yasaklara, korkulara, tabulara feda edilmiş, 'Ne derler'e kurban verilmiş, son kullanma tarihi geçmiş bir yığın haz, bilinçaltından el sallar. 'Keşke'cilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır. 'İyi ki' öyle mi ya! ... Onda, yara bere içinde de olsa, yana yana, ama doyasıya yaşamış olmanın iç huzuru ve haklı gururu haykırır.

'İyi ki'lerinizi toplayın bugün ve 'keşke'lerinizden çıkartın. Fazlaysa kardasınız demektir. Aldırmayın yüreğinizdeki kramplara, mahzun hatıralara... Rüzgarlarla koştunuz ya... 'Keşke'leriniz, 'iyi ki'lerden çoksa... Telafi için elinizi çabuk tutun. Tutun ki, yolunuzu gözlerken terk ettiğinizle bir gün yeniden karşılaştığınızda siz susarken, feri sönen gözleriniz 'keşke' diye nemlenmesin...

Cuma, Nisan 4

eğer..

Onu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz…

Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz…

.. ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin…

Onunlayken pervaneleşen yelkovanlar, Onsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain…

Sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, Ondan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa, ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa…

Dünyanın en güzel yeri Onun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse…

Hayat Onunla güzel ve onsuz müptezelse…

Elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, Onun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar…

Her şiirde anlatılan Oysa… her filmin kahramanı O… her roman Ondan söz ediyor, her çiçek Onu açıyorsa…

Bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi
acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa…. İştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa…


Eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire Onu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız…

Mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi Ona yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız…

Kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü…

Özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu…

Hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız…

Onsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse… ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse…

Gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep Onun yüzü suyu hürmetine…

Uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa…

Dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu,
kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim..


Geceyarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa…

Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...

.. o halde bugün sizin gününüz…!

"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz...